2Prof. Dr., İstinye Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı, İstanbul, Türkiye ÖZ
Bu makalede miyopik makülapatinin tanı, etyopatoganeze ve özellikle cerrahi yaklaşımları irdelenmiştir.
GİRİŞ
Gözde -6.0 D üzeri kırma kusuru veya 26,5 mm üzerindeki
aksiyel uzunluk yüksek miyopi olarak tanımlanmaktadır.[1,2]
Yüksek miyopiye eşlik eden arka segment değişiklikleri de
mevcutsa bu patolojik miyopi olarak adlandırılır.[3,4,5] Bu patolojiler
posterior stafi lom, peripapiller değişiklikler, diffüz
veya yamalı koryoretinal atrofi , posterior stafi lom, lacquer
çatakları, Fuchs lekesi, koroidal neovasküler membran, foveoskizis
ve maküler delik olarak sayılabilir (Resim 1).[6,7]
Patolojik miyopi önde gelen körlük nedenleri arasında olup görülme sıklığı genel popülasyonda %1 ile %4 arasındadır. 5,8,9 Doğu Asya ülkelerinde daha sık görülmektedir. Japonya?da körlük nedenleri arasında ilk sıradayken Danimarka ve Çin?de ikinci sıradadır.[8,9,10] Görülme sıklığı giderek artmaktadır. Taiwan?da 18 yaşındaki gençlerde görülme sıklığı 1983 yılında %10.9 iken 2000 yılında %21?e çıkmıştır.[11] Kadınlarda görülme sıklığı erkeklere göre daha fazladır. The Blue Mountains Eye study 9 ve Hisayama study.[10] patolojik miyopi prevalansını sırasıyla kadınlarda %0.4 ve %2.2, erkeklerde de %0.06 ve %1.2 olarak bildirmişlerdir.
Yüksek miyopinin gelişiminde hem kalıtımın hem de çevresel faktörlerin etkili olduğu bilinmektedir. Genetik lokusların heterojen olduğunu düşündüren çalışmalar vardır.[12,13] İlerleyici miyopinin Marfan, Ehler ?Danlos ve Stickler sendromu ile birlikte olma oranı fazladır. İkizlerde yürütülen çalışmalar genetik kökenin önemini vurgulamaktadır.[14] Çocukların gün içinde açık havada geçirdikleri sürenin miyopinin gelişimini etkileyen önemli bir çevresel faktör olduğu bildirilmiştir.[15,16]
Yüksek miyopiyle ilişkili önemli komplikasyonlar arasında erken vitreus dejenerasyonu ve periferik retinal dejenerasyonlardan kaynaklanan yırtıklı retina dekolmanı da yer alır. Yüksek miyopik gözlerde retina dekolmanı gelişme riski emetroplara göre 20 kat fazladır.[17] Yüksek miyopinin en önemli yapısal lezyonu olan posterior stafi lom, globun tüm katmanlarının dışa doğru protrüzyonudur. Yapılan bir çalışmada patolojik miyopili gözlerin %23?ünde görüldüğü bildirilmiştir. 18 Üç boyutlu manyetik resonans görüntüleme ile yapılan başka bir çalışmada 198 olgunun 100?ünde (%50,5) posterior stafi lom gözlendiği bildirilmiştir.7 Posterior stafi lom miyopik makülopatinin en önemli nedenidir.3 Curtin 1977 yılında posterior stafi lomu yerleşim ve büyüklüğüne göre 10 gruba ayırmış 18, daha sonra bu sınıfl andırmayı 2014 yılında Ohno ? Matsui 3 boyutlu MR görüntülerini kullanarak modifi ye etmiştir. Bugün posterior stafi lomlar aşağıdaki gibi 6 grupta sınıfl andırılmaktadır.7
Tip 1: Geniş maküler stafi lom (Stafi lomların %74?ü)
Tip 2: Dar maküler stafi lom (Stafi lomların %14?ü)
Tip 3: Peripapiller stafi lom
Tip 4: Nazal stafi lom
Tip 5: İnferior stafi lom
Tip 6: Diğerleri
En iyi indirekt ofalmoskopiyle görüntülenir. Globun doğal eğiminden farklı, damarların keskin kıvımlanma yaptığı, genellikle koyu renkli bir kenardan daha derine uzanan ikinci bir eğim şeklinde görülür.
Globun ekvator gerisindeki bölümünün uzamasına bağlı olarak gözün arka kutbunda koroid, retina ve vitreoretinal ara yüzde bazı değişimler oluşur. Bu değişimlere miyopik makülopati denir. Geri dönüşümsüz görme kaybının önemli bir nedenidir.
Miyopik makülopati dejeneratif, neovasküler ve traksiyonel olarak sınıfl andırılabilir. Dejeneratif değişiklikler oftalmoskopik muayene veya fotoğrafi k incelemeyle değerlendirilebilirken; neovasküler ve traksiyonel değişikliklerin değerlendirilebilmesi için FFA ve OKT incelemesine gereksinim vardır.
Ohno ? Matsui ve ark. 2015 yılında miyopik makülopatinin derecelendirilmesi ve sınıfl andırılması için aşağıdaki gösterilen uluslararası bir fotoğrafi k sistem önermişlerdir.[7]
Kategori 0 Miyopik retinal lezyon yok
Kategori 1 Tesellate fundus (Mozaik görüntü)
Kategori 2 Diffüz korioretinal atrofi
Kategori 3 Yama tarzında korioretinal atrofi
Kategori 4 Maküler atrofi
Yüksek miyopiye eşlik eden kategori 2 ve üzerindeki maküler değişiklikler patolojik miyopi olarak değerlendirilir. Lacquer (lake cila çatlağı), Fuchs spotu ve miyopik KNVM varlığı destekleyci bulgulardır. Beijing Eye Study?de 40 yaşının üzerindeki 110 yüksek miyop olgunun 24?ünde (%22) kategori 2 ve üzerinde makülopati görülmüş ve 10 yıllık takip süresince bu olguların 17?sinde (%71) progresyon saptanmıştır.[8] Patolojik miyopili 432 hastanın 810 gözünün 18 yıl izlendiği bir çalışmada (Ortalama aksiyel uzunluk 28.8±1.9 mm)miyopik makülopatinin yıllık progresyon hızının 1000 göz-yıl için 47 olduğu saptanmıştır. Progresyonun kadın cinsiyet, yaş, aksiyel uzunluk, aksiyel uzunluk artışı ve peripapiller atrofi gelişimiyle korrelasyon gösterdiği saptanmıştır.[19]
Yukarıdaki sınıfl andırma OKT bulgularını içermemektedir. Dolayısıyla miyopik foveoskizis, fovea dekolmanı, maküler delik miyopik traksiyonel makülopati (MTM) başlığı altında değerlendirilmektedir. OKT ile son yıllarda tanımlanan kubbe şeklinde makülopati ve posterior stafi loma bağlı subretinal sıvı varlığını da miyopik makülopatilere eklemek mümkündür.
Bruch membranı yırtıkları olan lacquer (lake cila) çatlağı patolojik miyopların % 5 ila %8? inde görülmektedir.[6,19] Fundus muayenesinde ince, sarı-beyaz, farklı çaplarda, genellikle yatay planda tek veya çok sayıda birbirini çaprazlayan dallanmalar şeklide görülür. Fundus otofl oresansında koyu renklidir. Zamanla genişler ve komşu atrofi k alanlar ile birliktedir.
MİYOPİK KOROİDAL NEOVASKÜLARİZASYON
Patolojik miyopiye bağlı gelişen KNV, yaşa bağlı makula
dejenerasyonuna göre daha genç yaşta görülür (Resim
2). Yapılan çeşitli araştırmalarda patolojik miyopiye bağlı
olarak KNV görülme oranı %5-11 arasında değişmekte
olup subfoveal KNV gelişen olgularda prognoz genellikle iyi değildir.3,5,6,20 Sperduto ve ark. KNV gelişen olguların
%90?ında 10 yıllık takipler sonunda görme keskinliğinin
1/10 ve altında seyrettiğini belirtmişlerdir.[23] Kötü görme
için risk faktörleri başlangıçta kötü görme, ileri yaş, büyük
membran olarak bildirilmiştir.
Resim 2: Patolojik miyopi zemininde Tip 2 KNVM, membran sınırlarında hipofl oresans.
Miyopik KNVM?de Cerrahi:
Subretinal cerrahi: Subretinal kanül ile sıvı enjekte edilerek
makula dekole edildikten sonra küçük bir retinotomiden
horizontal forseps ile membranın çıkartılmasıdır. Günümüzde
miyopik KNVM için submaküler cerrahi, geniş bir atrofi
k alan bırakması ve görsel sonuçların iyi olmaması nedeniyle
uygulanmamaktadır.
Translokasyon cerrahisi: Submaküler membranın cerrahi eksizyonundan sonra, gözlerin çoğunda maküler bölgede RPE atrofi alanları kalmakta, bunlar da görme prognozunu olumsuz etkilemektedir. Foveada bulunan reseptörlerin sağlıklı bir subretinal alana oturtulması için, çeşitli maküler translokasyon yöntemleri gündeme gelmiştir. Bu tedavi yöntemi de sınırlı başarı ve yüksek komplikasyon oranları nedeniyle terk edilmiştir.
Fotodinamik tedavi: VIP çalışması sonuçlarına göre fotodinamik tedavi erken dönemde miyopik KNVM?de stabilizasyon sağlar. 2000?li yıllarda yaygın olarak kullanılmıştır. Ancak geç dönemde birçok olguda yaygın pigment epitel ve koroidea atrofisi görüldüğü için yerini daha çok vasküler endoteliyal büyüme faktörü inhibitörlerine bırakmıştır.
Vasküler Endoteliyal Büyüme Faktörü İnhibitörleri:
Miyopik KNVM tedavisinde vasküler endoteliyal büyüme
faktör inhibitörleri birinci basamak tedavileri olmuştur.
Fotodinamik tedavi ve termal laserden daha az korioretinal
atrofi ve görme azalmasına neden olur. Genellikle yaşa bağlı
makula dejenerasyonuna bağlı KNVM lere göre daha az
enjeksiyona gerek duyulur.
MİYOPİK TRAKSİYONEL MAKULOPATİ :
Miyopik traksiyonel makülopatide (MTM) foveoskizis, fovea
dekolmanı, makula deliği ve retina dekolmanı sırayla
evreler halinde gelişebileceği gibi bir evrede duraklama
veya direkt olarak ileri evreden başlama şeklinde de gögörülebilir.
Miyopik makuler traksiyonel makulopati hemen
her zaman arka stafi lom ile birliktedir. Retina-fotoreseptör
adezyon kuvveti ilerleyici posterior stafi lomun dışa doğru
uyguladığı kuvvet ve retinayı içeri doğru çeken etkenlere
karşı retinayı yerinde tutmaya çalışır. Retinayı içeri doğru
çeken faktörler vitreomaküler traksiyon (Perifoveal AVD),
AVD sonrası kortikal vitreus kalıntıları, epiretinal membran,
ILM?nin sertliğ i, retinal vasküler traksiyon olarak sayılabilir.
Bu kuvvetler arasındaki dengeler makülopatinin evresini
belirler.
Miyopik foveosikizis: Yüksek miyopiye spesifi k ve lokalize retina dekolmanının eşlik edebildiği bir retinal ayrışmadır. İlk kez 1999 yılında Takano ve Kishi tarafından tanımlanmıştır. 22 Yüksek miyop gözlerde görülme sıklığı %9-34 olarak bildirilmiştir.[1,23,24] Foveal ayrışma, dış pleksiform, iç pleksiform, sinir lifi tabakası gibi retinanın farklı tabakalarında görülebilir. Klinik evrelemesi Shimada ve ark. tarafından tablodaki gibi yapılmıştır (Tablo 1)[25].
Tablo 1: Miyopik foveoskizis evreleri[25]
Miyopik foveoskizis ve maküler delik görülme oranı yaşla beraber artış gösterir. Doğal seyirde olguların önemli bir kısmı stabil kalırken bir kısmında progresyon görülmektedir. Shimada ve ark.?nın 207 gözü içeren serisinde 3 yıllık takip sonunda olguların %3,9?unda spontan iyiye gidiş saptanırken; olguların %11,6?sında kötüleşme izlenmiştir.25 Kötüye gidiş oranı S0 foveoskiziste %6,7 iken bu oran S4?te %42,9 olarak saptanmıştır (Resim 3).25 Miyopik traksiyonel makülopatide görülen OKT bulguları %47 oranında foveal kist, % 29 lameller hole ve %29 foveal dekolman şeklindedir. Miyopik foveoskizisin patogonezinde vasküler yapıları da kapsayan iç retinal tabakaların esnekliğinin azalmasının da rol oynadığı düşünülmektedir (Resim 4-5). Elektron mikroskopi çalışmalarında yüksek miyop gözlerden çıkarılan ILM numunelerinde, ILM iç yüzeyinde kollajen fi briller ve hücre debrislerine idiyopatik maküler delik olgularındakinden daha yüksek oranda rastlandığı görülmüştür.[26]
Resim 3: Miyopik Foveoskizis evreleri , Shimada ve Ark?dan.[25]
Resim 5: Makulada Miyopik Foveoskizis.
Histolojik çalışmalar dış pleksiform, iç pleksiform tabaka, gangliyon hücreleri ve sinir lifleri tabakalarında özellikle Müller hücrelerinde traksiyona karşı değişimler olduğunu göstermiştir (Resim 6).
Resim 6: Müller hücre kon kompleksi makula bölgesini traksiyona karşı koruyan yapıdır.
Miyopik traksiyonel makülopatideki süreç glial hücrelerin gerilmesi ve uzaması ile başlar. Traksiyonun devam etmesiyle fotoreseptörler RPE?den ayrılır ve seröz retina dekolmanı gelişir (Resim 7). Merkezdeki glial dokunun yırtılması ile maküler delik gelişebilir ve retina dekolmanı ile sonlanabilir. 22-25 (Şekil: 1)
Resim 7: Miyopik foveoskizis?te traksiyon artınca fovea dekolmanı ve makula deliği oluşur.
Şekil 1: Miyopik traksiyonel makulopati gelişim süreci
Retina dekolmanı, maküler delikten kaynaklanabileceği gibi paravasküler mikrodeliklerden de gelişebilir. Çok sayıda küçük ve yuvarlak retinal delikler retinal damarlar boyunca arka kutupta bulunabilir. OCT çalışmaları bu olgularda %27-50 oranında retinal kist ve paravasküler delik bulunduğunu göstermiştir. Paravasküler bölgede vitreoretinal yapışıklık çok güçlüdür ve vitreus traksiyonu delik oluşumunun ana nedenidir.27
MTM?de CERRAHİ
Miyopik foveoskiziste görme düzeyinde azalma, semptomların
artması, OCT?de progresyonunun artması ve mikroperimetride
bozulmanın artması cerrahi endikasyonlar olarak
kabul edilebilir. Posterior stafi lom bulunan miyopik maküler
deliklerde, ERM ve İLM?nin tanjansiyel güçleri daha fazla
ve retina daha ince olduğundan, cerrahi sonrası kapanma
olasılığı daha düşük olabilir. Bu nedenle cerrahi müdahalenin
maküler delik formasyonundan önce yararlı olabileceği düşünülmüşse de yeterli kanıt bulunamamıştır. Cerrahi
müdahalenin amacı, retina yüzeyine traksiyon uygulayan
tüm güçlerin uzaklaştırılmasıdır. Buna rağmen tekrarlayan
dekolmanlar retinal damarların etrafında devam eden traksiyonlara
bağlı olabilir.
Arka hyaloid tamamen kaldırılmalıdır. Myopik foveoskizisli gözlerde ILM soyulması gerekliliği tartışmalı olmakla beraber, çoğu olguda ILM soyulur. ILM?nin soyulması tüm traksiyonel güçleri ortadan kaldırır (Resim 8-9). Yapılan çalışmalarda soyulan ILM?nin iç yüzeyinde fi bröz kollajen lifl er ve hücresel debrisin yoğun olarak gösterilmiş olması MTM fizyopatolojisinde ILM?nin rijiditesinin önemli rol oynadığını düşündürmektedir. Günümüzde birçok merkezde ILM soyulması için ICG?den daha az toksik ve ILM?ye spesifi k olan Brilliant Blue kullanılmaktadır. ILM soyulması ile daha iyi görsel sonuçlar ve daha az nüks olduğu bildirilmişse de, ILM?nin uzaklaştırılması komplikasyon riskini artırabilir. MTM? de cerrahi güçtür. ILM soyulması zordur, ILM kolay yırtılır ve tek parça halinde soyulamaz. Retinal kontrast azdır ve cerrahi enstrumanların boyları kısa gelebilmektedir. Öncelikle posterior stafi lomlu bir gözde retinaya ulaşabilmek için miyoplara özel dizayn edilmiş uzun uçlu ILM forsepsleri kullanılmalıdır. Standart forsepslerle cerrahi uygulamaya çalışmak risklidir. Forsepsin ucunun uzaması sapındaki hareketin forsepsin ucuna daha fazla yansımasına neden olur.[28]
Resim 8: Dejeneratif miyopide makula dekolmanı GD: 0.1 Ameliyat öncesi.
Resim 9: Ameliyat Sonrası GD 0.5.
Cerrahi komplikasyonların en önemlileri maküler ve paramaküler delik oluşumu ve buna bağlı dekolman olasılığıdır. [28,29] Retinanın ve ILM?nin patolojik miyop gözlerde daha ince olması, işlem sırasında ILM?de parçalanmalar görülebildiğinden daha fazla manipülasyon gerektirmesi, daha derinde çalışmanın getirdiği zorluklar delik oluşumuna zemin hazırlayabilmektedir. Maküler delik cerrahi travmaya bağlı veya travma olmadan geç dönemde oluşabilir (Resim 10 a-b-c). Operasyon öncesi küçük maküler deliklerin tespiti ve tüm vitreus korteksinin uzaklaştırılması önemlidir. Ikono ve arkadaşları 42 olgunun 8?inde makula deliği geliştiğini göstermişlerdir. Farklı çalışmalarda maküler delik gelişim riski %6-20 oranında bildirilmiştir.[26]
ILM soyulmasına bağlı postoperatif komplikasyonları azaltmak için fovea haricindeki ILM?nin soyulması yöntemleri gündeme gelmiştir. Shimada ve arkadaşları foveayı koruyan teknikle yaptıkları cerrahide, foveada bıraktıkları ILM ölçüsünü yaklaşık optik disk alanı olarak belirttiler. Soyulan alan fovea merkezine yeterince yakın olamadığından, foveadaki ILM?nin tanjansiyel traksiyonu tam giderilememekte ve olguların 2/3?ünde kalan ILM kenarında kıvrılma ve kontraksiyonlar gelişmekteydi.[29] Ho ve ark. santralde 300- 500 mikronluk ILM bıraktıkları çalışmalarında ILM keskin kenarlarının daha iyi korunduğunu ve kıvrılarak kontraksiyon gelişiminin daha az olduğunu bildirmişlerdir.[30] Foveolar alanda ILM tabanını oluşturan ters kon şeklindeki Müller hücre grubunun bütünlüğünün korunmasıyla görsel sonuçların daha iyi olduğu bildirilmişlerdir. Bu çalışmada total ILM soyulan grup, fovea korunarak ILM soyulan grupla karşılaştığında; maküler delik sadece total ILM soyulan grupta görülmüştür. ILM?nin korunduğu grupta elipsoid zon hattının %70 oranında korunduğu izlenmiştir. ILM?nin korunması aynı zamanda iyi korunmuş fotoreseptör varlığına bağlı olarak iyi görsel sonuç demektir.[29-31]
Makula deliği ve makula deliğine bağlı retina dekolmanı olan gözlerde uzun etkili gaz tamponad kullanımının gerekli olduğu düşünülmektedir. Uzun etkili tamponad RPE ile fotoreseptör arasındaki bütünlüğü uzun süre sağlayarak anatomik başarıyı artırır. Fakat foveoskizisli olgularda durum tartışmalıdır. Kim ve ark. PPV ve ILM soyulması uyguladıkları 17 miyopik foveoskizisli gözün 9?una gaz tamponad uygularken 8?ine uygulamamış lardır. Gaz tamponad verilen grupta %88.9 baş arı elde edilirken, diğer grupta %75 başarı elde edilmiş , aradaki farkın istatistiksel olarak anlamlı olduğ unu bildirmiş lerdir.32 Bir başka çalışmada da İLM?nin soyulması ve gaz tamponad uygulanmasının hem anatomik hem de görsel başarıyı, artırdığı bildirilmiştir.[33] Buna karşın 239 gözün dahil edildiği bir çalışmada tamponad kullanımının görsel başarı açısından fark yaratmadığı, tesine komplikasyon riskini artırdığı bildirilmiştir. İLM soyulmasının ise anatomik başarıyı artırmakla birlikte görsel başarı açısından fark yaratmadığı ifade edilmiştir.[34] Vitrektomiyle eşzamanlı katarakt cerrahisi standart bir uygulama değildir. Bazı cerrahi güçlüklere rağmen fakik gözlerde eşzamanlı olarak yapılan katarakt cerrahisinin hastanın görsel konforunu artıracağını, daha sonra yapılacak katarakt cerrahisinin artmış risklerinden de hastayı koruyacağı düşünülerek tercih edilebilir.
EPİSKLERAL MAKÜLER ÇÖKERTME TEKNİĞİ
MTM?li gözlerde maküler çökertme, vitrektomi gibi yüksek
başarı oranlarına sahiptir. Hastaların %70- 90?ında başarı
sağlamıştır.35 Maküler çökertme posterior stafi lomlu gözlerde
makulanın konkav şeklini değiştirir, RPE ve nöral retina
arasında güçlü bir kontakt sağlar. Bagolini, Ando ve arkadaşları
posterior stafilomlu, yüksek miyop, maküler delik ve
retina dekolmanı olan gözlerde maküler çökertmeyi önermişlerdir.
Tedavinin etkinliği kanıtlamasına rağmen, cerrahi
zorludur, tecrübe ve beceri gerektirmektedir. Bu zamana kadar
Y-şekilli sünger, maküler kayış ve gömülü telle birlikte
silikon lastik gibi birçok farklı şekiller önerilmiştir. MTM?i
gözlerde ilk seçenek vitrektomi gibi görünse de nüks retina
dekolmanlarında akılda tutulması gereken yöntemdir. Son
zamanlarda Ando?nun çökertmesi nispeten kolay yerleştirilebilen
tasarımı nedeniyle popüler hale geldi.
Maküler çökertmede kullanılan materyeller; yukarıdan aşağıya: Skleral sponj, T- buckle, Ando plomb, AJL buckle, L-şeklinde buckle, ayarlanabilir buckle, telle güçlendirimiş sponj
Zhu ve ark. posterior skleral çökertme ile PPV?dekine benzer sonuçlar elde ettiklerini bildirmişlerdir. 24 gözden oluşan serilerinde gözlerin 20?sinde foveoskizisin tamamen düzeldiğini, 18 gözde görme keskinliğinde artış olduğunu bildirmişlerdir. Bir gözde maküler delik gelişmiş, 3 gözde de rekürrens saptanmıştır.[36]
Mateo ve ark. PPV ile maküler çökertmeyi kombine ettikleri 16 olguluk serilerinde yüksek anatomik ve fonksiyonel başarı elde etmişlerdir. 3 olguda kendiliğinden gerileyen koroid dekolmanı gelişmiş, hiçbir olguda nüks görülmemiştir. En sık komplikasyon indentasyon bölgesinde koroidal iskemiye bağlı olduğu düşünülen RPE atrofi si olarak bildirilmiştir. Maküler çökertmenin yüksek başarı gibi avantajlarının yanında, nükslerin olabileceği, koroideal sirkülasyonu bozarak KNVM?ye neden olabileceği, subretinal kanama eğilimi arttırdığı gösterilmiştir. Sponge uzun dönemde yer değiştirebilir.[37]
El Rayes foveoskizisi bulunan 11 ve maküler delikle birlikte subretinal sıvısı bulunan 12 miyopik gözde İLM soymadan PPV uygulamış, aynı seansta özel bir kateter yardımıyla suprakoroideal alana uzun etkili viskoelastik enjekte ederek çökertme uygulamış ve 12 aylık takip sonunda foveoskizisli olguların tamamında, maküler delikli olgularınsa 10?unda tam anatomik başarı ve 1 sıra üzerinde görme artışı elde ettiğini bildirmiştir.[38]
Aksiyel uzunluk maküler holün kapanması ve retina dekolmanının yatışmasında PPV?nin başarısında birinci dereceden etkili olduğu bilinmektedir. Nakanishi ve ark. miyopik maküler hole bağlı retina dekolmanının tedavisinde primer PPV ve gaz tamponadı uygulamasının başarısında yalnızca aksiyel uzunluğun anlamlı derecede etkili olduğunu bildirmişlerdir. [39] Suda ve ark. miyopik maküler holü bulunan 15 gözün 11?inde PPV sonrası maküler deliğin kapandığını, aksiyel uzunluğu 30mm üzerinde olan hiçbir gözde deliğin kapanmadığını ve bu gözlerin ikisinde daha sonra retina dekolmanı geliştiğini bildirmişlerdir.[40]
Nadal ve ark. da maküler deliğe bağlı retina dekolmanı nedeniyle PPV, İLM soyulması ve silikon yağı uygulanan 27 gözde retinanın yatışma ve deliğin kapanma oranlarını sırasıyla %85 ve %52 olarak elde etmişlerdir. Olgular aksiyel uzunluğu 30mm üstü ve altı olarak iki gruba ayrıldıklarında bu oranlar aksiyel uzunluğu 30mm?den büyük olan grupta %70?e %30 iken, daha küçük olan grupta %94?e %65 bulunmuştur. Bu fark istatistiksel olarak anlamlıdır.
Sonuç olarak günümüzde dejeneratif miyopik olgularda en sık yapılan makula cerrahisi miyopik traksiyonel makulopatiye yönelik cerrahidir. Optik kohorens tomografi gibi görüntüleme tekniklerindeki gelişmeler MTM nin daha erken ve daha çok tanınmasını sağlamıştır. MTM de vitreoretinal cerrahi tedavi sonuçları oldukça başarılıdır.
KAYNAKLAR / REFERENCES